Mezopotamya(Sümer, babil, Asur)’da Bilim ve teknoloji

Mezopotamya, insanlık tarihinin en eski ve en etkileyici bilim ve teknoloji beşiklerinden biridir. Sümerler, Babilliler ve Asurlular, pratik ihtiyaçlardan doğan ancak zamanla soyut teorilere evrilen inanılmaz bir entelektüel miras bıraktılar.
İşte bu uygarlıkların bilim ve teknoloji alanındaki başlıca katkıları:
1. MATEMATİK – Temelleri Atanlar
- Sayı Sistemi ve Geometri: Sümerler, 10’lu (desimal) ve 60’lı (sexagesimal) sayı sistemini karma olarak kullandılar. Babilliler bu 60’lık sistemi mükemmelleştirdi. Daireyi 360 dereceye, saati 60 dakikaya, dakikayı 60 saniyeye bölmemizin kökeni buradan gelir. Alan ve hacim hesaplamaları, Pisagor teoreminin özel durumlarını içeren geometrik bilgiler geliştirdiler.
- Cebir: Babilli matematikçiler, ikinci dereceden denklemlerin çözümü için algoritmalar geliştirdi. Tabletlerde, kök bulma ve kare-küp hesaplamalarına dair birçok örnek bulunmuştur.
- “Plimpton 322” Tableti: Bir Babil tableti olan bu eser, Pisagor üçlülerini (a² + b² = c² denklemini sağlayan tam sayılar) listeler. Bu, trigonometri ile ilgili çok erken ve gelişmiş bir çalışma olarak kabul edilir.
2. ASTRONOMİ – Gökyüzünün Sistemli Gözlemcileri
- Amaç: Öncelikli amaçları dini/kehanet (astroloji) ve takvim oluşturmak olsa da, yaptıkları titiz kayıtlar bilimsel astronominin temelini attı.
- Sistematik Kayıt: Asur ve Babil rahipleri/gözlemcileri, yüzyıllar boyunca gezegen hareketlerini, Ay ve Güneş tutulmalarını düzenli olarak kaydettiler.
- Döngülerin Keşfi: Saros döngüsünü (her 18 yılda bir benzer tutulmaların tekrar etmesi) keşfettiler. Ay’ın evreleri ve gezegenlerin periyotları hakkında hassas veriler elde ettiler.
- Zodyak: Burçlar kuşağının (zodyak) 12 eşit bölüme ayrılması fikri Babillilere aittir.
3. TEKNOLOJİ VE MÜHENDİSLİK
- Tarım Teknolojileri: İklimlerinin zorlu koşulları onları yeniliğe zorladı.
- Sulama Sistemleri: Nehirlerden kanallar açarak suyu kontrol altına aldılar, barajlar, su kanalları ve dikey su çarkı (dolap) gibi sistemler geliştirdiler.
- Saban: Tarımı devrimcileştiren tekerlekli ve demir uçlu sabanı icat ettiler.
- İnşaat Mühendisliği:
- Tuğla Teknolojisi: Taşın az olduğu bölgede pişmiş tuğla ve kerpiç kullanımında ustalaştılar. Kemeri, kubbe ve tonozu inşaat mimarisine kazandırdılar.
- Zigguratlar: Bu devasa tapınak kuleleri, hem dini hem de mühendislik harikalarıydı.
- Metalurji: Tunç ve demirin işlenmesinde, silah, alet ve sanat eserlerinin yapımında ileri düzeydeydiler.
- Taşıma: Tekerleğin en eski kullanım örnekleri Sümerlere aittir. Arabaları hem tarımda hem de savaşta kullandılar.
4. TIP – Büyü ve Bilimin İç İçe Geçtiği Alan
- Tanı ve Tedavi: Hastalıkları semptomlarına göre sınıflandırdılar. “Teşhis El Kitabı” olarak adlandırılan Babil tabletlerinde, “Eğer hasta şu semptomlara sahipse, o hastalığa yakalanmıştır” şeklinde mantıksal çıkarımlar vardır.
- Bitkisel ve Kimyasal İlaçlar: Çeşitli merhemler, losyonlar ve ilaçlar hazırladılar. Cerrahi müdahaleler (örneğin katarakt ameliyatı) yaptıklarına dair kanıtlar vardır, ancak çoğunlukla riskli görülürdü.
- Ayırım: Tedaviler genellikle büyüsel ritüeller (cin çıkarma gibi) ve bitkisel reçetelerin bir karışımıydı. Ancak gözlem ve sistematik kayıt, tıbbın gelişiminde kritik bir rol oynadı.
5. YAZI VE BİLGİNİN KAYDI – Her Şeyin Başlangıcı
- Çivi Yazısı (Cuneiform): Sümerlerin en büyük teknolojik devrimi. Bilginin (kanunlar, sözleşmeler, edebiyat, bilimsel gözlemler) kalıcı olarak kaydedilmesini ve nesiller boyu aktarılmasını sağladı.
- Kütüphaneler: En ünlüsü, Asur Kralı Aşurbanipal’in (Ninova) kütüphanesi. Burada binlerce tablet, sistematik bir şekilde toplanmış, kopyalanmış ve kataloglanmıştır. İnsanlığın ilk büyük arşivi/kütüphanesi sayılır.
Özet ve Miras
Mezopotamya biliminin temel özelliği, son derece pratik amaçlı (tarım, inşaat, ticaret, din/kehanet) ve gözlemsel/ampirik olmasıydı. Doğayı anlama çabalarını, sistematik veri toplama ve matematiksel modellemeyle birleştirdiler. Yunan felsefesinin daha soyut ve teorik yaklaşımından farklı olarak, “nasıl çalışır?” sorusuna odaklandılar.
Bu miras, Mısır üzerinden ve daha sonra Helenistik Dünya’ya (özellikle Bergama ve İskenderiye kütüphanelerine) aktarıldı. Greko-Romen dünyası, İslam Altın Çağı bilginleri ve nihayetinde Rönesans Avrupası, Mezopotamya’nın bu kadim bilgi hazinesinden büyük ölçüde faydalandı.
Sonuç olarak; zamanı ölçme, gökyüzünü haritalama, matematiksel hesaplama yapma, şehirler inşa etme ve yasaları yazılı hale getirme konusundaki temel fikirlerimizin çoğu, Fırat ve Dicle nehirleri arasında, kil tabletler üzerine çizikler atan bu esin perilerine dayanır. Mezopotamya, insanın doğayı anlama ve kontrol etme macerasının ilk ve en önemli bölümlerinden birini yazmıştır.



